Kategori: romance

(başlıksız)

hangi dil anlatmaya yetkin yeterince sonsuzu? aşkı? hepliği? hiçliği? yokluğu? hayatı? peki ya ötesini? o k a n

(başlıksız)

içine attıkların içinde kalır hep, orada birikir, sonra bir gün çok sıkılırsın ama sebebini bulamazsın, sebep budur işte. onun için içine atmadan önce iyi düşünmek lazım; geri dönüşü olabilecekse tamam, orada bir köşede kalsın, ama yok, geri gelmesini istemiyorsan, o zaman içine atarken shift’e basılı tutacaksın ki kalıcı olarak silinsin. o k a n

(başlıksız)

hayatımın duvarına, çıkmaz boyalarla yazacaktım aşkımı, sonsuza kadar sürecekti. çok heyecanlı başlamışım yazmaya, fark edemedim, “aşkım” yazacağım kadar uzun bir duvarımız yoktu, olmayacaktı hiç… o k a n

olmak ya da olmak

isterdim ki, henüz hangisini kullandığını bile bilmediğim parfümünün, hatta sadece teninin, hatta sadece saçlarının kokusu da derin derin içime çektiğim bu iyot kokusuna karışsın. gökyüzü yine böyle bir mavi olsun, deniz orada, karşımızda kalsın, istediği kadar dalgalansın, hatta sadece sen ol . . . o k a n

(başlıksız)

benimle başbaşayken çok konuşuyorum. hadi, artık gel de, kelimeler yine tanıdığım kadar anlamsız oluversin. o k a n

ruhun da yıkandıktan hemen sonra…

ruhun da yıkandıktan hemen sonra… bir şarkıya, bir nakarata ağlamak üzücü olsa da, böyle bir şarkının yazılmış olması, aynı şeyleri başkalarının da yaşamış olduğunun ispatı değil mi? onlar hala yaşıyorsa, merak etme, sen de yaşar gidersin bir şekilde… o k a n

beyin vs kalp

Beyin, hızlı çalışır. Bir şeyi, ya da birini düşünürsün, saniyeler sonra bir daha aklına gelmemek üzere beyninden çıkabilirler. Ama kalp öyle değil. Kalbine birinin girmesine izin vermek için iki değil, 2 milyar kere düşünsen de az. çünkü o, kalbine bir kere girdi mi, işte orada kalacak demektir. ayrılabilirsiniz, ayrı şehirlere, ülkelere, hayatlara adımlar atabilirsiniz. ama …

Devamını oku

Daha fazlasını yükle