(başlıksız)

benimle başbaşayken çok konuşuyorum. hadi, artık gel de, kelimeler yine tanıdığım kadar anlamsız oluversin.

o k a n

ah şu papatya falları

yerden bir papatya kopartırsın, başlarsın yapraklarını tek tek yolmaya. seviyor, sevmiyor, seviyor, sevmiyor…
senin için o papatyayı dalından koparmam yetmiyor mu anlamana? seviyor işte

o k a n

(başlıksız)

aşk hep karmaşık olmuştu zaten
beni dinlemiyorsun dersin, ben bir sonraki cümleni içimden tekrar ederken
beni görmüyorsun dersin, ben gözlerinden geçip kalbinin içine bakıyorken
hep birşeyler yazmak isterken, seni okumayı beceremiyor olurum,
gidecekken sen cevap bile veremeyecek kadar umursamazımdır,
daha en başından oyunun sonunu görürken
ben öyleyim, dinlemem, görmem, bakmam bile, okuyamam,
sen oyunu kaybettiğini zannederken kendi şahımı devirenimdir hep ben

o k a n

(başlıksız)

hayatın fırlatma koltuğu yok. düşmeye başladıysan, yapabileceğin tek şey yere çakılana kadar levyeyi çekmeye devam etmek ve işe yarayacağını ummak.

o k a n

(başlıksız)

seni anlatabilecek olan, çoktan seçmeli sorularda en yi cevabı seçmen değil, kalemi sana bıraktıklarında nokta noktaların üstüne yazabildiklerindir.

o k a n

masallar masallar

ölenle ölünmezmiş… gidenle de gidilmiyor zaten, sen sevdin diye de sevmiyor seni kimse onu da biliyoruz… o zaman yine kaldık mı daha sonunu yazamadığımız masalımızla başbaşa?

peki daha sonu yazılmamış bir masal, bir masal mıdır gerçekten, bir masal haline gelmiş midir? onu da geçtim hadi, henüz yazarından başka kimsenin okumadığı bir masal gerçekte var sayılır mı şu dünyada? yoksa bir ‘yok’u mu açıp açıp kapatıyorum ben bir docx dosyasında?

o k a n

ruhun da yıkandıktan hemen sonra…

ruhun da yıkandıktan hemen sonra…
bir şarkıya, bir nakarata ağlamak üzücü olsa da, böyle bir şarkının yazılmış olması, aynı şeyleri başkalarının da yaşamış olduğunun ispatı değil mi? onlar hala yaşıyorsa, merak etme, sen de yaşar gidersin bir şekilde…

o k a n

midnight

midnight? what is the “mid” ?
clock is ticking all the time, and starting all over again in every twentyfour x sixty x sixty ticks.
so, don’t let it tell you when to make a cup of tea (or which color of tea)

o k a n

Tamirci

“Yaşlı çifte sorarlar:
– Tam 65 yıl…
Bunca sene, nasıl evli kaldınız ?
Yaşlı çift cevap verir:
– Bizim doğdumuz zamanlarda,
Bir şeyler kırıldığında tamir edilirdi,
Çöpe atılmazdı. O yüzden..”

(başlıksız)

“Sen güzel yürekli olduğun için bu kadar sevmiştin. O halde gidenin arkasından ağlayacak kadar zayıf değil, ona “güle güle” diyecek kadar tekrar yürekli ol”. U.K.

mais, ça fait mal . . .

o k a n

Daha fazlasını yükle