kalem

Sana verdiğim değerin göstergesiydi bu yazıyı deftere yazmak, bilgisayar yerine. Eninde sonuda bilgisayara da yazacağımı bildiğim halde. Sen, bu yazıyı burada hiç görmeyeceksin, bir kağıdın üzerinde, benim, okumakta zorlanacağın el yazımla.
Ve sen bilmeyeceksin ama, bu mürekkebin kırmızısıydı, sana, seni her gördüğümde verebilmek istediğim gülün rengi.
Seni arayıp da, söylemek istediklerimi toparlayamadığım için 10 dakika konuştuk. Keşke yeşil gözlerinde ben olsaydım da, 10 dakika sadece bakışsaydık diyemediğim için.

o k a n

gelecek

geçmiş senin olsun, sen gel, al kalemi eline, geleceğimizi birlikte yazalım…

o k a n

sonsuza kadar

hayır, sonsuza kadar değil, sadece ömrümün sonuna kadar yanımda ol,elimi tuttuğun 1 dakika,seni özleyeceğim 2 dakikayı getirir yanında.

o k a n

paradoks

ağlıyorsun, göz yaşlarının tuzu gözünü acıttığı için ağlamaya devam ediyorsun
ağladığın için ağlıyorsun, nasıl bir paradoks bu?

o k a n

anlatma

anlatmadan yaşamak en güzeli. her yaşadığını anlatmaya kalktığında, “…syon”ların, “…izm”lerin içinde kaybolmak işten değil. hem zaten yaşadıklarının, inandıklarının ….izm ile biten bir adı mı olması gerekiyor?

o k a n

(başlıksız)

hangi dil anlatmaya yetkin yeterince sonsuzu? aşkı? hepliği? hiçliği? yokluğu? hayatı? peki ya ötesini?

o k a n

pusula mı?

Pusulalara güven olmaz. Pusula sadece manyetik kuzeyi gösterir, o da hep sanıldığı gibi, sabit bir yön değildir aslında. Yani aslında pusulayı takip ederek kuzey kutbuna gidemezsin mesela. Elinde pusula da olsa, GPS de olsa, yine de nereye nasıl gideceğini asıl sen belirlersin, sen gideceğin yeri bilmiyorsan, hiç bir rehber sana yardımcı olamaz. Sen gideceğin yönü bilmiyor musun? O zaman işin başka bir yönünden bakmak lazım. Sen bilmeyebilirsin nereye gideceğini, ama bunu bilen senden daha büyük bir şeyler var. Akışına bırak, su yolunu bulur gibi cümleler yardımcı olabilir, sonuçta pusulası olsun veya olmasın, hiç bir uçak havada kalmamıştır şimdiye kadar. Aynı şey maalesef gemilerin limana ulaşması için söylenemez, onun için uçarak yaşamak daha iyidir.

o k a n

(başlıksız)

içine attıkların içinde kalır hep, orada birikir, sonra bir gün çok sıkılırsın ama sebebini bulamazsın, sebep budur işte. onun için içine atmadan önce iyi düşünmek lazım; geri dönüşü olabilecekse tamam, orada bir köşede kalsın, ama yok, geri gelmesini istemiyorsan, o zaman içine atarken shift’e basılı tutacaksın ki kalıcı olarak silinsin.

o k a n

(başlıksız)

hayatımın duvarına, çıkmaz boyalarla yazacaktım aşkımı, sonsuza kadar sürecekti. çok heyecanlı başlamışım yazmaya, fark edemedim, “aşkım” yazacağım kadar uzun bir duvarımız yoktu, olmayacaktı hiç…

o k a n

olmak ya da olmak

isterdim ki, henüz hangisini kullandığını bile bilmediğim parfümünün, hatta sadece teninin, hatta sadece saçlarının kokusu da derin derin içime çektiğim bu iyot kokusuna karışsın. gökyüzü yine böyle bir mavi olsun, deniz orada, karşımızda kalsın, istediği kadar dalgalansın, hatta sadece sen ol . . .

o k a n

Daha fazlasını yükle